TRAVMA VE TRAVMA SONRASI STRES (TSS) TEPKİLERİ
Travmatik Olay Nedir?
Travmatik bir olay “herhangi bir kişi için, aşırı derecede örseleyici veya başa çıkması zor olan, kişinin varlığını ve beden bütünlüğünü tehdit eden, hatta öleceğini düşündürebilen, değer sistemini ve temel inançlarını sarsan normal yaşamın dışındaki herhangi bir olay” olarak tanımlanır. Şiddetli bir deprem travmatik olayın tipik bir örneğidir ve depremi yaşayan herkes bu olayın ne kadar korkutucu olduğu hakkında bir fikir sahibidir. Çocuklar açısından bakıldığında, normal zamanlarda da trafik kazası geçirmek, herhangi bir kazaya tanık olmak, tacize uğramak, bir yakının ölümünü görmek, yaralanmak veya yaşamı tehdit eden başka bir olaya maruz kalmak travmatik olaylar olarak nitelendirilebilir. Travmatik olay kişinin kendi başından geçmiş olabilir, bir başkasının yaşantısına tanık olmuş olabilir ya da başkasının yaşantısını duymuş olabilir. Üç durumda da kişinin etkilenmesi normal ve doğaldır.
Travmatik Olay ve Kayıplara Verilen Tepkiler
Doğal afetler, kaza, ölüm gibi travmatik olayların ardından çocuklarda yaygın olarak görülen iki grup tepki vardır. Bunlardan birincisi, doğrudan doğruya travmaya maruz kalmaktan kaynaklanır ve çocukların kendilerini tehlikede hissetmeleri, dramatik olaylara tanık olmaları gibi yaşantılar içerir. Bu tip yaşantılar travma tepkileri dediğimiz tepkileri ortaya çıkarırlar. Tamamen normal kabul edilmekle birlikte, bu tepkiler bireyler için çok şiddetli ve korkutucu olabilirler. Yetişkinler gibi çocuklar da travma tepkileri gösterebilirler. Bu tepkiler travma sonrasında koşulların düzelmesine bağlı olarak zamanla azalır, ancak bazı kişiler uzun bir süre bu tepkileri vermeye devam edebilirler. Bu program, travma sonrası stres tepkileri adı verilen bu belirtileri tanıtmak ve bu tepkilerle ilgili bilgileri öğretmenler, ana-babalar ve çocuklarla paylaşmak için hazırlanmıştır. İkinci grup tepkiler ise travma sırasında ve sonrasında oluşan anne-baba, diğer aile üyeleri, arkadaş ve yakınların kaybedilmesiyle ve ev, ailenin malvarlığı gibi diğer kayıplarla bağlantılıdır. Kayıplarla sonuçlanan travmatik yaşantıdan sonra şiddetli üzüntü tepkileri hissetmek normaldir, bazı çocuklarda bu tepkiler epeyce uzun sürebilir ve hatta depresif tipte bazı tepkilere de yol açabilir. Aşağıda bu tepkiler daha ayrıntılı bir şekilde tanımlanmıştır.
Travma Sonrası Stres Tepkileri: Büyük depremler gibi korkunç afetler sonrasında çok şiddetli travma tepkilerinin ortaya çıkması tamamen normal kabul edilmelidir. Travma sonrası tepkilerin en sık rastlananlarından bazıları aşağıda ele alınmıştır. Kişilerin yaşantılarıyla doğrudan bağlantılı olan travma sonrası stres tepkilerini üç ana grupta toplamak mümkündür.
1. İstenmeden akla gelen düşünce ya da görüntüler: Bu düşünce ve görüntüler, kişinin hatırlamayı isteyip istememesinden bağımsız olarak, travma sırasında olup bitenler hakkında aklına gelen anılardan oluşur. Genellikle akla, travmatik olayların en acı ve sıkıntı verici bölümleri gelir. Hatta kişiler her şey yeniden oluyormuş gibi travmatik olayı yeniden yaşarlar ve yaşanan her şeyi „görüyor‟ gibi olduklarını ifade edebilirler. Bazı kişiler kafalarında sanki bir kamera varmış ve filmi geriye sarmış gibi hissettiklerini ve travmatik olayın görüntülerinin yanı sıra, ses ve koku da duyduklarını, hatta hareketleri hissettiklerini belirtebilirler (Örneğin, zemin sallanıyor gibi „hissederler‟). Yukarıda sözü edilen bu travma tepkileri çok korkutucu olabilirler, ancak travmatik olaylardan sonra bunları hissetmek tamamen normaldir.
2. Kaçınma tepkileri: Kaçınma tepkisi kişinin travmatik olayla ilgili olan düşünceler, duygular, etkinlikler ve mekânlardan kaçınmasına işaret etmektedir. Kişi açısından olup bitenler o kadar acı vericidir ki; kişi kendisine travmayı hatırlatabilecek her şeyden uzak durarak adeta olup biteni tümüyle unutmaya çalışmaktadır. Travmatik olaylara maruz kalan pek çok kişide istenmeden akla gelen anılar ortaya çıkar. Bunlar çok acı verici olduğu için kişi bu anılardan ve bunların aklına gelmesine yol açan her şeyden kaçınmaya çalışır. Bu durum yaşamla ilgili etkinliklere ilgi duymamaya, kendini başkalarından uzak hissetmeye, duygularının sınırlanmasına veya duygularına uygun tepki verememeye ve olumsuz bir gelecek beklentisine yol açabilir.
3. Aşırı uyarılma tepkileri: Anılar (görüntüler, sesler, kokular), kaçınma tepkileri gibi travmatik bir olaydan sonra ortaya çıkan belirtilerin çok güçlü bir fizyolojik temeli vardır. Travmatik olaylar insan bedeni ve zihni açısından korkunç bir şoktur ve aşırı bir fizyolojik uyarılmaya yol açabilir. Bu aşırı uyarılma hızlı kalp atışı, avuç içlerinin terlemesi, konsantrasyon sorunları ve uyku güçlükleri gibi belirtiler ortaya çıkarır. Travma sonrasında olay anını hatırlatan her hangi bir uyarıcı ile karşılaşıldığında kişiler yeniden travmatik olay oluyormuş gibi hissedebilir ya da belli bir yer onlara yaşadıkları travmayı hatırlatabilir ve beden otomatik olarak tekrar aşırı bir fizyolojik uyarılma durumuna geçer. Bu fizyolojik tepkiler, kas ağrıları, sırt ağrısı veya karın ağrısı gibi belirtilere de neden olabilirler. Hatırlatıcılar travmaya ilişkin anıları tetikleyen ipuçlarıdır ve travma sonrası ortaya çıkan belirtilerin anlaşılması bakımından önem taşırlar. Örneğin, deprem sırasında bulunulan binanın görüntüsü, yaşanmış bir trafik kazasını hatırlatan bir ses, koku veya tacizi hatırlatan herhangi bir düşünce veya duygu hatırlatıcı olabilir. Travma tepkilerinin ortaya çıkmasında hatırlatıcıların etkilerinin bilinmesi, hem çocuklar hem de yetişkinler açısından önem taşır ve onların travma tepkileriyle daha kolay başa çıkmalarına yardımcı olur. Yukarıda sözü edilen tüm bu tepkiler büyük afetlere ve travmatik olaylara karşı verilen normal tepkilerdir. Travmatik yaşantılardan sonra çocuk ve yetişkinlerin büyük bir kısmının bir kaç ay boyunca bu tip tepkiler sergilemesi normal kabul edilmelidir. Eğer bu tepkiler daha uzun sürerse ve günlük yaşamda, uyku bozuklukları, aile ve okul yaşamında güçlükler gibi sorunlara yol açarsa profesyonel yardım alınması gerekir.
Kaygı tepkileri: Travma sonrası stres tepkisi temelde bir kaygı tepkisidir. Bu sırada bireyin bedeni ve zihni sanki bir tehlikeye maruz kalmış gibi tepki verir. Bireyler travmatik bir olaydan sonra, aşağıda belirtilenler gibi, belirgin olmayan kaygılar geliştirebilirler: Okul, sosyal yaşam ve gelecek gibi alanlarda ortaya çıkan sürekli bir kaygı hali Avuçların terlemesi, titreme, mide sorunları, baş ağrıları, kas gerginliği gibi fiziksel uyarılmışlık belirtileri Karanlıktan, belirli hayvanlardan ve başkalarının önünde konuşmadan aşırı korkma (Bu korkuların bir kısmı, 7-10 yaş arasındaki çocuklarda yaşa bağlı olarak ortaya çıkan normal gelişimsel korkulardır ve hiç bir müdahalede bulunulmasa bile kendiliklerinden ortadan kalkarlar. Travma sonrası kaygı tepkisi olarak nitelendirilmeleri için bu korkuların aşırı boyutlarda olması gerekir) Sevilen birisinden ayrılma korkusu - özellikle küçük çocuklar ayrılık kaygısı belirtileri gösterebilirler.
Şiddetli üzüntü ve depresyon...
Hepimiz zaman zaman kendimizi kederli ve üzgün hisseder, hatta bazen ağlarız. Kayıplardan sonra şiddetli üzüntü tepkileri vermek ve kaybedileni özlemek normaldir. Bunlar, kişiye rahatlama duygusu veren ve diğer kişilerin desteğini almak için harekete geçmesine yol açan sağlıklı tepkilerdir. Ancak, depresif belirtiler olarak adlandırılan bu tepkiler uzun süre devam ederse ve ödev yapmak, yemek yemek, uyumak ve arkadaşlarla oynamak gibi günlük işlevlerde bozulmaya yol açarsa bir ruh sağlığı uzmanından yardım istemek gerekebilir. Travmatik yaşantı sonrasında normal kabul edilen bazı depresif tepkiler şunlardır:
- Depresif ya da sinirli bir ruh hali.
- Tüm etkinliklere duyulan ilginin azalması ve bunlardan haz alamama
- Diyet yapılmadığı halde bariz şekilde kilo kaybı veya artışı
- Kaybedilen kişiyi özleme.
- Sevilen birinin kaybını ´kabullenmeme´.
- Uykusuzluk ya da aşırı uyuma.
- Aşırı huzursuzluk.
- Aşırı yavaşlık.
- Enerji kaybı/azalması ve derin bir yorgunluk hissi.
- Değersizlik duygusu.
- Aşırı ya da duruma uymayan suçluluk duyguları.
- Konsantre olmada ya da karar vermede zorluk.
- Tekrarlayan ölüm düşünceleri.
- Hayatın yaşamaya değmediğine dair tekrarlayan düşünceler.
ÇOCUKLARIN GELİŞİMİ VE TSS TEPKİLERİ...
Travma sonrası Stres tepkileri çocuklarda yetişkinlerde olduğundan biraz daha farklı biçimde ortaya çıkabilir. Ayrıca, farklı yaş ve farklı gelişim dönemlerindeki çocuklar farklı travma tepkileri gösterebilirler. Travmatik yaşantılardan sonra okul çağına kadar olan çocukların tepkileri onların bakımını sağlayan kişilerin tepkilerinden ciddi şekilde etkilenir.
1-) Bebekler ve yeni yürümeye başlayan çocuklarda TSS tepkileri (doğum-üç yaş arası)
Kolay şaşırma, kaygılı görünme. Yatak ıslatma, konuşma problemleri gibi gerileme davranışları. Ana-babaya yapışma ve onlardan ayrılmama. Uyku sorunları ve kabuslar. Çevreyle ilişkilerde tutukluk ve ürkeklik. Kontrol edilemeyen saldırganlık. Travmayla ilgili tekrarlanan oyunlar
Bebekler ve yeni yürümeye başlayan çocuklarla neler yapılabilir?
- Bebeklerle yumuşak bir sesle konuşun, onları okşayın, sevin ve sırtlarına hafif hafif vurun.
- Düzenli bir beslenme ve uyku programı uygulamaya çalışın.
- Çevredeki işitsel ve görsel uyaranları azaltın.
- Travma Sonrası Stres tepkileri hafifleyene kadar sizinle yatmasına izin verin.
- Yürümesine, yerlerde yuvarlanmasına ve oyun oynamasına fırsat verin.
2-) Okul öncesi çocuklarda TSS tepkileri (4 – 6 yaş arası)
Yatak ıslatma, parmak emme, ani heyecanlanma, ana-babaya yapışma, tik, uyku sorunları. Kaçınma davranışı ve içe kapanma. Genel bir kaygı hali, hayvanlardan ve yabancılardan korkma. Tekrarlanan oyun ve ritüeller (belirli davranışları saplantılı bir şekilde tekrarlama) Vücutta fizyolojik herhangi bir nedenle açıklanamayan ağrılar. Kendi hayal ettikleri şeylerle (örneğin, kendilerine ait saldırgan fantezilerle) ve gerçek olanları karıştırma. Bu yaş grubundaki çocuklar kötü olayların kendi kötü düşüncelerinden kaynaklandığını düşünüp üzülebilirler. Bu tip bir hayalci düşünce zihinsel bulanıklık, utanç, kaygı ve dünyayla ilgili yanlış yorumlar yapmaya yol açabilir.
Okul öncesi çocuklarla neler yapılabilir?
- Rahatlatmaya ve güven vermeye çalışın, sık sık sevip okşayın.
- Uyumadan önce yanına gidin, başını okşayın, varsa ılık bir süt verin veya ninni söyleyin.
- Travma Sonrası Stres tepkileri hafifleyene kadar sizinle yatmasına izin verin.
- Oyun hamuruyla oynama, çizme ve boyama yoluyla duygularını ifade etmelerine fırsat verin.
3-) Okul çağındaki çocuklarda TSS tepkileri (7 – 12 yaş arası)
Okul öncesi dönemdeki davranışlara gerileme; bu durum, akranları tarafından reddedilmeye yol açabilir ve yeni gelişmeye başlayan yeterlik ve özerklik duygularının ortaya çıkmasını engelleyebilir. Okula gitmek istememe ve okul başarısının düşmesi Tekrarlanan oyunlar, saldırganlık, gevezelik Erkek çocuklarda özellikle silahlara, savaş oyunlarına vb. ‟ye ilgi gösterme. Kabuslar, uyku sorunları, ayrılık kaygısı ve doğal olaylardan (yağmur ve rüzgar gibi) korkma Dikkat ve konuşma sorunları, isyankar davranışlar Vücutta fizyolojik herhangi bir nedenle açıklanamayan ağrılar. Yakınlarının sağlığı ve güvenliği ile ilgili sürekli endişeli olma hali. Anne babanın ilgisi için kardeşlerle yarışma.
Okul çağındaki çocuklarla neler yapılabilir?
- Duygularını ifade etmelerine yardım edin, sabırlı, ilgili ve esnek davranın.
- Oyun oynamalarını teşvik edin, merak ettikleri şeyleri açıklayın.
- Dikkatleri kolayca dağılabileceğinden okulda ve evde fazla çalışmalarını beklemeyin.
- Basit ve yapılandırılmış görevler verin, ufak sorumluluklar almalarına fırsat tanıyın.
- İlerde olabilecek başka travmatik olaylardan kendisini nasıl koruyacağını anlatın.
- Kaygılarına dair sorularına doğru, açık ve anlaşılır yanıtlar verin.
- Ailedeki bütün çocuklara vakit ayırın ve gerekli ihtiyaçlarını karşılayın.
4-) Ergenlerde TSS tepkileri (13-18 yaş arası)
Dünya ve kendi gelecekleri hakkında olumsuz tutumlar. Kendi korkuları ve travmaya verdikleri tepkilerle ilgili endişe; özellikle kendilerini suçlu ve çaresiz hissetme gibi tepkilerinin anormal olup olmadığını merak etme. Risk-alma veya duygularını olumsuz davranışlarla dışa vurma (örneğin okuldan kaçma, rastgele cinsel birliktelik, madde kullanımı, kontrolsüz telefon, bilgisayar kullanımı vb.). İştah ve uyku sorunları, günlük etkinliklere karşı ilgi kaybı, okul sorunları. Travmatik yaşantıdan sonra almak zorunda kaldıkları sorumluluklar nedeniyle yetişkinliğe erken girme. Ana-babalarla çatışma ve tartışmaların artması.
Ergenlerle neler yapılabilir?
- Aile ve arkadaşlarıyla duygularını paylaşmalarına ve ifade etmelerine yardım edin.
- Kabul, hoşgörü ve destek gösterin.
- Gündelik faaliyetlere katılmalarını ve spor yapmalarını teşvik edin.
- Okul başarılarıyla ilgili beklentilerinizi bir süreliğine azaltın.
- Varsa travma sonrası yeniden yapılandırma çalışmalarına katılmaları ve başkalarına yardım etmeleri için onları teşvik edin. Tüm ailenin dahil olabileceği etkinlikler düzenleyin.
- Çocukların kimlerle arkadaşlık ettiklerinden haberdar olun.
Burada tanımlamış olduğumuz bütün bu farklı tepkiler, travmatik bir olay ve travmatik olaya bağlı kayıp yaşamış olan çocuklarda ve ergenlerde sıklıkla görülür. Öğretmenler, çocukların yaşamış oldukları örseleyici olayı yansıtan farklı davranışlar gösterdiklerini okulda da kolayca gözleyebilirler. Çocukların çoğunda bu tepkiler zamanla azalır, ancak bazı çocuklar afetten sonra altı ay gibi uzunca bir süre geçmesine rağmen bu tepkilerden bazılarını göstermeye devam edebilirler. Öğretmenlerin ve ana-babaların yapabilecekleri en iyi şey, çocukları bu tepkiler hakkında eğitmek, sıcak ve kabul edici bir ortamda onların korku ve kaygılarını ifade etmelerine yardımcı olmaktır. Travma yaşamış olan çocuklar ve ana-babaları sağlıklı ve güçlü kişilerdir. Sadece travmaya maruz kaldıkları için bu tepkileri vermektedirler. Bu tepkiler travmaya verilen normal tepkiler olmakla birlikte, öğrencilerden bazıları, travmanın üzerinden aylar geçtikten sonra bile hala kendilerini kötü hissediyorlarsa, bir profesyonele başvurmak yararlı olabilir.
TRAVMATİK OLAYDAN ETKİLENMEYİ BELİRLEYEN ETMENLER
Hem çocuklar hem de yetişkinler için travmatik bir olaydan etkilenmeyi belirleyen bazı etmenler vardır. Bu etmenlerin kişiden kişiye değişiyor olması nedeniyle bütün çocuklar ya da yetişkinler yaşanan travmatik olaydan farklı düzeyde etkilenirler.
ORTAMA İLİŞKİN ETMENLER:
1. Yakınlık
- Kişinin olaya fiziksel olarak yakınlık derecesi.
- Kişinin olaya duygusal olarak yakınlık derecesi.
2. Süre
- Kişiler travmatik olayalara ne kadar uzun süre maruz kalırlarsa o denli çok etkilenmektedirler.
BİREYE İLİŞKİN ETMENLER
1. Stresle başa çıkma gücü: Kişilerde travma öncesi var olan başa çıkma gücü etkilenme düzeyini azaltmaktadır.
2. Sosyal desteğin doğası ve derecesi: Kişilerin travmatik olay sırasında ve sonrasında yeterli derecede sosyal desteğe sahip olması ve bu desteği alabilecek durumda olması travmatik olaydan etkilenme düzeyini azaltacaktır.
3. Anne-babanın etkilenme düzeyi: Anne-babaları güçlü olumsuz tepkiler gösteren çocuklar travmatik olaylardan daha fazla etkileneceklerdir.
4. Yaşamın tehlikede olduğunu düşünme: Kişiler travmatik olay sırasında öleceklerini düşündüklerinde etkilenme fazla olmaktadır.
TRAVMATİK BİR OLAYDAN SONRA ÇOCUKLAR İÇİN İLETİŞİM NEDEN ÖNEMLİDİR?
Çocuklar genellikle acı veren yaşantılarıyla ilgili olarak kendilerini ifade edemeyebilir veya etmek istemeyebilirler. Ancak karşılarındaki kişinin kendileriyle ilgilendiğini ve onu dinleyip anlayabileceğini açık bir biçimde hissederlerse yaşantılarını paylaşmaya daha çok gönüllü olurlar. Yetişkinler çoğunlukla, çocukları, başlarından geçen travmatik yaşantıları hakkında konuşmaya teşvik etmenin uygun olmadığını düşünmekte ve onları kendi hallerine bırakmaktadırlar. Yetişkinlerin bu varsayımı her zaman doğru olmayabilir hatta bazen bu durum, çocukların, yaşamış oldukları acı ve kayıplardan kendilerini koruma ihtiyaçlarına dayanıyor olabilir. Bazı yetişkinler de çocukların olan biteni anlama kapasitelerini yetersiz buluyor olabilirler.
ÇOCUKLAR NEDEN KONUŞMAK İSTEMEZLER?
- Çocuklar kendileri ve özel yaşantıları hakkında konuşmaya pek alışık olmayabilirler.
- Daha önce, bu gibi konularda kendilerini ifade etmek için hiç cesaretlendirilmemiş olabilirler.
- Duygularını tanımlamakta zorlanıyor olabilirler.
- Travmatik olaydan bahsetmek onlara acı veriyor olabilir.
- Yetişkinlerden korkuyor veya onlara güvenmiyor olabilirler.
- Yetişkinlerin kendilerini anlamayacaklarını düşünüyor olabilirler.
- Yetişkinleri üzmek ya da endişelendirmek istemiyor olabilirler.
Çocuklar, özellikle travmatik bir olay sonrasında duygusal desteğe, birinin kendilerini dinlemesine ve kendi yaşantılarını paylaşabilecekleri bir kişiye ihtiyaç duyarlar. Bu yüzden onları iletişim kurma konusunda cesaretlendirmek gerekebilir. Çocukların duygularını başkalarına anlatmaları onların, acı veren bu yaşantıları daha kolay kabul etmelerini sağlayabilir. Çocuklara arkadaş desteği sağlamak ve kendilerini ifade etmelerine imkan tanımak açısından grup çalışmaları yararlıdır. Çocuklar için iletişim kurmanın, konuşma dışında farklı yolları da vardır; oyun oynama, resim çizme, şarkı söyleme, dans etme ve yazı yazma gibi. Psikoeğitim programı hem sözel olarak kendini ifade etme hem de resim çizme ve yazı yazma gibi dolaylı iletişim kurma yöntemlerini içermektedir. Çocukları kendi yaşantıları hakkında iletişim kurmak için teşvik etmek, neden bu kadar önem taşımaktadır? Çünkü çocuklar kendi yaşantılarını başkalarıyla paylaştıklarında, kendilerini daha iyi hissetmeye başlar ve olan bitene ilişkin farklı bir bakış açısı edinirler. Ayrıca başkalarının da kendilerininki gibi benzer tepkileri olduğunu öğrenmeleri onların kendi gelecekleriyle ilgili daha olumlu bir bakış açısı geliştirmelerine yardımcı olur.
İLETİŞİMİN TEMEL KURALLARI VE İLETİŞİM ENGELLERİ
İletişim bir süreçtir. Bu süreç, aktif dinleme, empati yapabilme, yani kendini karşıdaki kişinin yerine koyabilme, etkili geribildirim verebilme gibi bazı becerilere sahip olmayı gerektirir. Hem çocuklar hem de yetişkinlerle iletişim kurarken izlenmesi gereken bazı temel kurallar vardır.
Yapılmaması Gerekenler
- Konuşulanları yarıda kesmeyin.
- Yargılamayın ve eleştirmeyin.
- Çok fazla konuşmayın.
- Anlatılanlara gülmeyin ve insanları utandırmayın.
- Saldırgan tavırlar takınmayın.
- Duygularınızı gizlemeye çalışmayın. (Çok abartılı olmayan bir biçimde duygunuzu gösterebilirsiniz).
- Zıtlaşmayın ve tartışmayın.
- Kişi veya çocuk çok etkilendiğinde veya ağlamaya başladığında tedirgin olmayın, sakin kalmaya çalışın.
- Ne olursa olsun savunmaya geçmeyin, sadece dinleyin.
- Dinlerken başka şeylerle meşgul olmayın.
- Çocuğu veya kişiyi, kararlar vermeye veya yorum yapmaya zorlamayın.
- Hiç bir şekilde çocuk veya kişi hakkında yorum yapmayın.
TRAVMATİK BİR OLAYDAN SONRA NORMAL YAŞAMA DÖNMEDE OKULLARIN ROLÜ VE ÖNEMİ
Çocukların günlük yaşamlarının büyük bir çoğunluğunu geçirdikleri okullar, onların zihinsel ve sosyal becerilerinin gelişmesinde önemli rol oynayan ortamlardır. Okullar aynı zamanda, ana-babaların, çocuklarının gelişimi hakkında bilgi ve destek aldıkları en önemli birimlerdir.
- Okullar afetten sonra yıkılmış veya hasar görmüş olsalar bile, normalliği temsil eden ve eğitim yoluyla normal yaşama geri dönmeyi kolaylaştıran önemli Bir travma ya da afet sonrasında, ana-babanın yanısıra okulların ve öğretmenlerin çocukların yaşamlarında çok önemli bir yeri vardır. ÇÜNKÜ:
- Okulda bulunmak ve etkinliklere katılmak çocukların ihtiyaçlarını daha kolaylıkla iletmelerine yardımcı olur. Çocukların oyun ve diğer okul etkinliklerine katılması, özellikle afet dönemlerinde çok ihtiyaç duydukları, süreklilik, değişmezlik ve normallik hissinin oluşmasına yardımcı olur.
- Öğretmenler, sadece çocukları eğitmek ve onlara belirli bilgi ve becerileri öğretmekle kalmazlar, aynı zamanda onların mutlu ve sağlıklı büyümelerine yardımcı olacak bir öğrenme ve gelişme ortamı yaratırlar.
- Öğretmenler çocuklarla daha çok birlikte oldukları için, onların ihtiyaçlarını herkesten daha iyi bilir ve gerektiğinde onlara yardım edebilirler.
- Öğretmenlerin yardımıyla daha ileri düzeyde psikolojik yardıma ihtiyacı olan çocuklar belirlenebilir.
Yukarıdaki nedenlerden dolayı öğretmenler, travmatik yaşantıların normalleştirilmesi ve okulların hem ana-babalara hem de çocuklara yardım ve destek sağlayan kurumlar haline gelmesinde önemli görevler üstlenebilirler. Araştırmalar, öğretmenlerle olan ilişkinin, travmatik bir yaşantının ardından çocukların yaşamında daha da önemli hale geldiğini göstermektedir.
Öğretmenlerin Katkısı Öğrencilerinize aşağıda belirtilen şekillerde yardımcı olabilirsiniz:
- Çocukların afetlerin nasıl ve neden olduklarını anlamalarına yardım ederek.
- Travmatik olaylar sonrasında insanların verdiği normal tepkiler hakkında onları bilgilendirerek.
- Çocuklarla birlikte onların duygusal olarak iyileşmelerine yardımcı olacak sınıf etkinlikleri düzenleyerek.
- Öğretim etkinliklerini çocukların ihtiyaçlarına göre uyarlayarak ve ihtiyacı olan çocuklara daha fazla eğitim desteği vererek.
- Çocuklar üzerinde özel iletişim teknikleri kullanarak.
- Sınıfta sıcak ve destekleyici bir sosyal ortam yaratarak.
- Çocukların kayıplarla, acı veren anılarla ve duygularla başa çıkmalarına yardımcı olacak etkinlikler düzenleyerek.
- Çocukların iyileşme sürecini kolaylaştırmak için okul ve aile arasındaki işbirliğini güçlendirerek.
İletişim Engelleri
Kişiler arasında sağlıklı iletişimi engelleyen bazı düşünce, inanç ve davranışlar vardır:
- İletişimde dinlemek ve anlamaya çalışmak yerine hemen yargılamak
- Tek bir olaydan yola çıkarak kişiyi tanıdığımızı düşünmek
- Beklentilerimizin söyleneni yorumlamakta etkili olması
- Kendimizi ifade etmekten kaçınmak, onun yerine anlaşılmayı beklemek
- Konuştuğumuzda herkesin bizim düşünce ve duygularımızı hemen anlayıp onaylaması ve paylaşması gerektiğine inanmak
- Kendi kişisel algımızın mutlak gerçek olduğuna inanmak